CANLI – Erdoğan konuşuyor

Posted by

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde “Sürdürülebilir Tarım ve Tarımda Markalaşma” temasıyla Ziraat Bankası’nın düzenlediği “Tarım Ekosistemi Buluşması”nda konuşuyor.

Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar:

“Ülkemizde muhalefetin ‘tarım bitti’ tezlerinin ne kadar içi boş tezler olduğunu rakamlarla ortaya koyduk. Türkiye, gerçekler yerine çarpıtmalar, özellikle bunun üzerinden muhalefeti artık geride bırakmalıdır. Eski muhalefet tarzının raf ömrünü tamamladığı görülüyor. Bunun yerine eleştirel ama daha yapıcı bir anlayışın ikame edilmesi, ülkemiz için şüphesiz daha faydalı olacaktır. Elini vicdanına koyan herkesin kabul ettiği hakikat şudur; ülkemizin son 21 yılda başarı hikayesi yazdığı alanların en başında tarım, hayvancılık ve su ürünleri vardır. Bunu söylerken, elbette her şey güllük gülistanlık diyemeyiz. Dünyadaki tüm ülkeler gibi bizim de sıkıntılarımız var. Tarımsal girdi fiyatlarındaki artış gibi çözmemiz gereken sorunlarımız var.

Kırmızı ve beyaz et fiyatlarında son dönemde yaşanan dalgalı hareketleri yok sayamayız. Gübre fiyatlarındaki artışlardan, gündelik ve sürekli işçi eksikliğine kadar farklı alanlardaki şikayetlere kulaklarımızı tıkayamayız. Başarılarımızla birlikte, halen problem üreten alanların da farkındayız. Muhasebemizi yaparken ne ifrata ne de tefrite kaçıyor, dengeli ve objektif bir şekilde kendimize ayna tutuyoruz. Amacımız, güçlü ve zayıf yanlarımızı en doğru biçimde tespit etmektir. Tarımda da durum farklı değildir. Burada da çözüm odaklı hareket ediyoruz. Eksiklerimizi gidermenin derdindeyiz. Problemlerimize ortak akılla çözüm yolları geliştirmeye çalışıyoruz. Tarım sektörümüzün 21 yılda elde ettiği başarıların değersizleştirilmesine mahal vermeden, milletimizin en çok şikayet ettiği hususlara odaklanarak Türkiye’yi hep beraber hedeflerine ulaştıralım istiyoruz.

Milli meselemiz olan tarımda biz hiç kimseye kapımızı kapatmadık. Türkiye’nin tarım ekosistemini geliştirmek için, herkesin fikrine, katkısına, eleştirisine, önerilerine sonuna kadar açığız. Yeter ki, tarım konusu ezberlere ve önyargılara kurban edilmesin. 

Biliyorsunuz, geçtiğimiz asırda yer altı kaynakları ön plandaydı. Petrol, altın, elmas ve diğer yer altı zenginlikleri için oluk oluk kan aktı. Bir damla petrolü bir damla kandan daha kıymetli gören sömürgeciler, bunları tahakküm altına almak için her yola başvurdular. Binlerce kilometre ötedeki ülkeleri işgal ettiler. Avrupa’dan Afrika’ya saldırdılar ve oralarda tüm imkanlarıyla Afrika’nın o zenci evlatlarını ne yazık ki imkanlarını helikopterlerle, elmaslarını, altınlarını Avrupa’ya taşıdılar. İnsanları topraklarından sürdüler, savaş ve iç savaş çıkardılar, eli kanlı diktatörleri desteklediler, darbe yaptılar, cinayet işlediler, katliamlara imza attılar. Yerel halkı içkiye, uyuşturucuya alıştırarak, ekonomik, sosyal ve siyasal bakımdan kendilerine tamamen bağımlı hale getirdiler. Kendi refahlarını mazlumlardan çaldıkları zenginlikler üzerine bina ettiler. Bize insan hakları dersi veren batılı ülkelerin Kongo’da, Cezayir’de, Kenya’da, Somali’de, Güney Afrika’da, Nijerya’da ve daha pek çok Afrika ülkesinde neler yaptığını çok iyi biliyoruz. Avrupa’nın ortasında Afrika’dan getirilen insanların sergilendiği, müze adı altında, affınıza sığınarak söylüyorum; hayvanat bahçeleri kuruldu. Bu ülkeleri ziyaretimizde, sömürgecilerin acımasız yüzünü bizzat görme fırsatı bulduk. Bunların hepsi ve daha fazlası, yer altı ve yer üstü kaynaklarının kontrolü için yapıldı. Yeni ve çok daha sinsi yöntemlerle sömürü düzeni halen devam ediyor. Ancak içinde bulunduğumuz yüzyılda aynı kavganın tarım alanları, su ve gıda için verileceği anlaşılıyor. Bunun işaretlerini şimdiden görmeye başladık. Dünyanın gelişmiş ülkeleri, Afrika’da tarım arazisi kiralamak için büyük bir yarış içerisindeler. İklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle birlikte, su kaynakları ve havzaları birer çatışma hattına dönüşüyor. Asya, Amerika, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki birçok gerilimin altında su kaynaklarıyla ilgili anlaşmazlıklar yatıyor. Covid-19 salgını ve Rusya-Ukrayna savaşında tüm ülkelerin gıda arz güvenliğini temin için nasıl kıyasıya mücadeleler verdiğini unutmadık. Türkiye’nin gayretleriyle hayata geçirilen Karadeniz girişimi olmasaydı, başta Afrika ülkeleri olmak üzere birçok yerde kıtlık yaşanacaktı. Açlık tehdidiyle karşı karşıya kalan on binlerce insan hayatını kaybedecekti. Biz buna kayıtsız kalamazdık, kalmadık. Toplam 33 milyon ton tahılın boğazlarımızdan güvenli geçişini sağlayarak, durumun iyice kontrolden çıkmasına engel olduk.

Şunu görmemiz lazım; tarımın önemi azalmayacak, bilakis artacak. Gıda üretimi ve tedarikinin ne kadar stratejik bir alan olduğunu, her yeni gelişme teyit edecek. Rekabet kızışacak, hatta belki de daha kanlı hale gelecek. Bizim ülke olarak tüm hazırlıklarımızı buna göre yapmamız gerekiyor. Diğer türlü ,ciddi sıkıntılarla karşılaşmaktan kendimizi kurtaramayız.

Tarımı sadece ekonomimiz için değil, milletimizin bekası için de hayati önemde bir sektör olarak görüyoruz. Türkiye yüzyılının temel unsurları arasında tarım, hayvancılık, kırsal kalkınma ve tüm bu olanlarda verimlilik artışının ayrı bir yeri vardır. Son 21 yılda, bunun alt yapısını güçlendirme yolunda önemli adımlar attık. Tarım desteklerini hem çeşitlendirdik, hem de ciddi oranda yükselttik. Tarım Kredi Kooperatiflerimiz, sektörün ve çiftçilerimizin daima yanında olmuştur. Çiftçilerimizin finansman ihtiyacını karşılamak üzere Ziraat Bankamızın kullandırdığı tarım kredilerinin tutarı 480 milyar lirayı aşmış durumdadır. 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir